Gerçekten mutlu musun?

Mutlu musun?

Mutluluk nedir diye sorsam ne derdin?

Senin için mutluluğun anlamı ne?

Mutluluk yaşamın amacı mı?

En mutlu insanlar kimler diye sorsam ne derdin?

Modern diye nitelendirdiğimiz kapitalist yaşam ile doğadan kopan insanın ihtiyaçları arttırıldı. Her an lazımmış gibi gelen olmazsa olmaz düşüncesi içinde hayatımıza entegre edilen alışkanlıklarımız oluştu, oluşturuldu.

Hayatı kolaylaştıran aynı zamanda bir o kadar zorlaştıran bağımlılıklar. Kimi arabası olmadan , kimi telefonu veya televizyonu olmadan yaşayamayacağını düşünmekte. Endüstriyel gıdaların kucağına atıldık. Sağlığımız bir pakete hapsoldu. Envai çeşit materyali bulma imkanımız artık çok kolay. Tek dokunuşla her şeyi elde edebilir hale geldik.

Hayallerimiz en iyi, en çoğu üzerine kuruldu. Burada sağlıksal durumlardan bahsemetmediğimin altını çizmek istiyorum. Sağlık olmayınca her şey anlamını yitiriyor. Var sayalım ki sen ve sevdiklerin gayet iyiler bundan sonrası için  seni en süslü hayallerine davet ediyorum.

Gözlerini kapatmanı  o süslü dünyanın içinde kendini görmeni istiyorum. Tabi ki hepimizin süslü hayali birbirinden farklı olacaktır. Hayallerinin içinde neler var? Çoğunluğu maddiyata dayalı mı? Son model bir araba seni mutlu eder mi veya zengin bir yaşam?

Şöyle yapalım kendini dünyanın en zengin insanlarından biriymişsin gibi düşün. Tek bir kelime ile her şeyin elinin altında olduğu, devamlı çalışmak zorunda olmadığını, istediğin zaman istediğin yerde olabildiğin bir yaşamı düşün. Kulağa fena gelmiyor di mi? Kaç tane araba veya kaç tane ev, banka hesabında ne kadarlık bir bakiye veya kaç adet kıyafet seni daha mutlu kılacak. Maddi olarak her şeye sahip olduğunda mutlu olacak mısın yoksa içinde bir yerde tatminsiz bir duygu seni takip edecek mi? 

Arayış! Neyi arıyorsun, mutluluğu mu? Sürekli koşuşturma, hep daha iyisi daha fazlası derken çocuğunun sana bakışını, gülüşünü veya yorgun argın geldiğinde evinin sıcaklını yaşayamadıktan sonra ne anlamı kaldı bunca çilenin. İç huzuru yakalayamadıkça ne anlamı kaldı her şeyin. 

Nereye gidersen git, ne kadar kazanırsan kazan, ne kadar başarılı olursan ol iç huzurun (aydınlanma) olmadıkça hep bir yanın eksik kalacak.

Hepimiz maddi şeylere bağımlıyız. Hayat öyle bir şey haline getirildi ki para, daha çok para olmadan mutluluğu yakalayamaz olduk. Evet hepimizin paraya ihtiyacı var orası kesin çünkü yaşamımızı başka türlü idame ettirmemiz günümüz şartlarında mümkün değil. Demiyorum ki hepimiz kıt kanaat geçinelim tabi ki herkesin kazancı bol olsun, olsun tabii ama nereye kadar!

Diyojen veya Sidarta Gautama (Buda) isimlerini duymuşsundur. Her ikisi de çok varlıklı ailelerden gelen maddi bolluk içinde yetişmiş kişilerdi. Her ikisi de bir arayış içinde, içlerinde tamamlanmamış olan bir duygunun peşinden koştu. Gezip görebilecekleri yerlere gittiler, yine tatmin olmadılar. Zihinlerinin ötesinde en derin noktalara ulaştılar. Arayışlarının dışarıda değil içlerinde olduğunu keşfeden dünyaya mal olmuş kişilikler oldular.

Çoğumuz hayatımızı yaşarken "kendini  mutlu edecek, mutlu hissettirecek" şeyler aramakta. Belki bu bir sevgili, belki bir çanta belki de bir ev kim bilir. Anlık mutlulukları tatmin etmek için gelip geçici çözümler. Kendi dışında mutluluk aradığın sürece, geçici mutluluktan başka bir şey bulamazsın. Özlemini çektiğin mutluluk anlayışı sana stresten, hayal kırıklığından hatta yetersizlik duygusundan başka bir hissiyat yaşatmayacağını söylüyorum.

Manevi uyanıştan, kişisel aydınlanmadan bahsediyorum. Bu arada manevi uyanış bir dine bağlanma veya cemaate katılma olarak algılamamanı rica ediyorum. Manevi uyanıştan kastım kendini, yaşamın anlamını kavramandır. Uyanış başladıkça ulvi güce kendi zihninle yüreğinle bağlanacaksın. Kendin keşfedeceksin hayatın anlamını. Manevi anlamda hepimiz yanlızız. Hiç kimse ama kimse senin için bu yolu yürümeyecek, uyanışı kucağına vermeyecek. Hep söylediğim gibi bütün güç, çözüm sende. İçinde gizli kalan bilgileri ortaya çıkartmaya başladığında hayat mücadelenin içinde ki gerçekleri gördükçe, seni üzen, sıkan şeylerin aslında ne kadar basit ve anlamsız olduğunu göreceksin. Yine de mücadelene devam edeceksin. Daha olumlu ve yapıcı bir şekilde.

Korkularının, stres kaynaklarının sana hiç bir şey kazandırmadığını aksine seni karanlık, derin çukura gömme çabası içinde olduklarını fark ettiğinde, arzu ettiğin şeylere yapışarak kendini nasıl mutsuz ettiğini algıladığında hiç fark etmediğin yenilikler seni kucaklayacak. Hayata nasıl baktığın yolunu belirleyecek. Klişe olan bardağın dolu kısmına mı odaklısın yoksa boş kısmına mı? Aslında bardağın hiç boş olmadığını, hep dolu olduğunu kavrayacaksın.

Kendin için mutluluk aradığın sürece, geçici mutluluktan başka bir şey bulamayacaksın. Temelde, hayat asla tatmin olmayan özlem ya da “susuzluk” ile doludur. Susuzluğunu gidermek de sadece senin elinde.









Yorumlar