Duygusal Yaraları İyileştirme Çalışmasına Hazırlık - Patika 7


Duygusal Yaraları İyileştirme Çalışmasına Hazırlık 

Hayvan koruyucu ruhunu keşfetmenin yanında başka çalışmalar yapmamız icap ediyor bu da yolculuğumuzdaki önemli adımlardan biri.

Önecelikle "Duygusal yaraları iyileştirme"  kavramını anlamak gerekiyor. Kendi kendini tedavi etme yöntemi, geçmişindeki olayları yeniden yaşayarak yapılır. Belli yöntemler ile geride bıraktığın birçok olayın zararından kendi varlığını kurtarmayı amaçlamaktır.

Bu yaralar yaşamına yansıyan davranışların, sorunların kaynağıdır. Hayatındaki olayların takılmışlığın tekrarı, tekrarlayan duyguları yaşamanı ifade eder.

Dünya ve dünyaya has varlıların ikili doğası vardır. Biri rasyonel yani mantıkla işleyen varlığımızı sürdürdüğümüz doğamız "fiziksel", diğeri ise gizemli yönümüz, 
bilginin, duyguların yönü "ruhsal(enerjisel)" alandır.

Bu düzlemde baktığımızda insanların enerji alanları olduğunu hatta bir çok kaynakta buna aura denildiğini duymuş olabilirsin. Bu konuya zamanı gelince derinlemesine bakarız.

Dünyadaki tüm varlıların başına gelen her şey kendi enerji seviyeleri ile ilişkilidir ve kendilerini çevreleyen varlıklar ile sahip oldukları enerjisel etkileşim 
türüyle alakalıdır.

Duygusal yaraları iyileştirmek geçmişten gelen zararlardan enerji bedenimizin enerjisel onarımına dair doğal bir süreçtir. Bu doğal eylem, bedenimiz tarafından 
yapılır. Bu yaşamlarımızın anlamlı olaylarını bedensel olarak hatırlamak ve yeniden yaşamaktan oluşur. Doğduğumuzda sahip olduğumuz enerjisel bütünlük ve denge haline yeniden kavuşmak için iyileştirici bir sürecin gerçekleştirilişi amaçlanır.

Bu amacı gerçekleştirmene mani olan ve süresini uzatan olay egomuza odaklanışımız ve kendi enerji bedenimizden uzak kalışımızdır. Bu şekilde, yaraları iyileştirmek için sahip olduğun doğal iyileştirici süreci engellersin.

Duygusal yaralar deyince aklına ne geliyor? 
Hayat akışını engelleyen geçmiş olaylar neler?
Örneklememi ister misin?

Bir çok duygudan biri ve en önemlisi "sevgiyi" seçmek istiyorum..

Çocukken sevilmediğini düşündüğünü varsayalım. Annen otoriter, fiziksel olarak sevgi yoksunu biri olsun. Baban da sevecen biri diyelim..Çevrende de arkadaşın 
diyebileceğin biri olmadığını düşündüğünü kurgulayalım.

Nasıl bir çocuk olursun. Annesinin sarılıp sarmalamasını bekleyen ama o fiziksel duyguyu yaşamadığı için boşluk hissi içinde olur muydun? Bu boşluk duygusu annen tarafından sevilmediğin duygusunu yaratır mıydı?

Babanı çok sevdiğini vakit buldukça seninle alakadar olduğu halde bir an gelip seninle ters konuşsa veya sert davransa ne hissedersin? Çok sevdiğin, sevildiğini 
bildiğin birinden aldığın olumsuz tepki  seni sevgiye karşı küstürmüş olabilir mi?

Ailen seninle oynamıyor iş güç peşindeler, çevrende de arkadaşların tarafından istenmiyor gibi mi düşünüyorsun? Zaten benim hiç samimi arkadaşım olmadı? Beni istemiyorlardı mı diyorsun?

Çocukken, aile bireylerinden veya dışarıdan birileri "senden bir şey olmaz" demiş ve sen de bunu kendinle özdeşleştirip kabul edip, tıkanmış olabilir misin?
Başkalarının senin üstünde hüküm vermeleri nasıl hissettirdi? Kendine, çevrene karşı güvensiz misin?
..........

Bu gibi sorular, örneklemeler bitmek, tükenmez. Kendi örneklerin ve soruları oluşturabilirsin.

Geçmiş yaşamın anımsamaları , günlük yaşamımızda sürekli yaptığımız normal, zihinsel geri çağrışa benzemez. Normal hafıza düşünmeye dayalı iken, bedensel enerji hissetmeye yakındır. Bu, yanlış olanın düzelişi için, geri dönmeğe benzeyen yeniden yaşayış sürecidir. Bu geçmişi değiştirebileceğin anlamını taşımaz. Geçmişten kaynaklanan sorunları ve sonuçları şimdiki yaşamını etkileyiş biçimini değiştirebilirsin.

Yaptıklarımızın haklılığını doğrulamak için bilinçsiz bir biçimde yarattığımız hikayelere dayanırız ve hep haklı çıktığımız için de "ego" denilen "ben" duygusu 
beslenir. Bu sebele geçmiş denilen şeye bağlı, her ne kadar korkunç olsa da, geçmişimizi gizlice sever, geride bırakmak istemez günlük yaşantımıza aktarırız.

Kendi gerçekliğimizle yüzleştiğimizde, bu bizi şaşırtıcı gerçeklilere götürebilir. Belki de kurban olmadığımızı, kurban eden olduğumuzu öğrenebiliriz. 

Mesela örneklerden devam edelim ; Annenin sevgisi senin için fiziksel temas ile örtüşürken, aslında sana yaklaşımı senin yaşamına gösterdiği itina seni sevdiğinin
göstergesiydi ve sen kurban rolüne sarılmış anneni suçlamıştın. Anne fiziksel sevgiyi bilmiyor ve tecrübe etmediği bir şeyi aşmasını, onun duygusal yaralarını yok sayarak tamamen "ego" "ben" duygunu beslediğini söylesem.. veya çok sevgili baban sevgi dolu yaklaşırken , birden zor günler yaşadığı için seni kıran davranışlarına karşı içinden bir daha "seni sevmiyeceğim" diye söz verdiğin çocuk ruhunun yetişkin hayatını yansıyarak başkalarına "sevdiğini" söyleyemediğin, gösteremediğin gerçekliği.. Hiç arkadaşım yok beni dışlıyorlar diye hafızana kaydettiğin ve yetişkin yaşantına yansıyan istenmiyorum duygusunun yara aldığın anki durumu genelleştirdiğini ve güzel anılarını unutturmuş olabileceğini, belkide arkadaşlık istemlerine senin gösterdiğin bir davranış nedeni ile davet etmediklerini söylesem. Hep benim dediğim olsun diyen baskın bir karakterin varsa...

Fiziksel hafıza, kurbanı sever; acıma, acındırma duygusu ile beslenme ve seni bu çerçevede tutarak yaşanmış olan güzel anların önüne set çeker. Bu set senin erişkin yaşantına kadar gelerek davranışlarını , tutumunu etkiler. Oysaki fiziksel sevgi temasında bulunamayan annen doğrusu ile yanlışı ile sana bir şekilde sevgisini göstermeye çalışmış ama beklentin fiziksel sevgiye odaklı olduğu için görüneni algılayamamış olabilir misin? Beklentiler insanda yaralar açabilir. Bu konuda da bir ara konuşalım isterim.

Sevgi dolu babanın senin hayatını daha güzelleştirme çabası içinde yetersizlik duygusu ile savaştığını görmediğin için kendinde kocaman bir yara açtığını... ve bunun için babanı suçladığını...

İstenmediğini düşündüğün arkadaşlarının seninle oynadıkları zamanları, belki sokak aralarında belki kırda bayırda yaptığınız bazı müziplikleri, kahkaları unuttuğunu söylesem.. Bunlar sadece örnekler...

Çok daha zor çocukluk dönemi geçirmiş ve saf bedeni, ruhu ile karşısındakilerin dünyalarını göremediği için kendinde çok daha derin yaralar açtığını, bu durum nedeni ile kişisel gelişimini tamamlamaktan yoksun kaldığı gerçeğini de vurgulamak gerekli.. Başkalarını suçlayarak onları kurban ederek veya kendini kurban ederek, acıyarak kendini bulmazsın. Kendini suçlayarak da bir yere varamayacağını bilmeni isterim. O zaman ki durum ve şartlar altında gerçekleşmiş şeylerin senin algılamana ve işleyişine göre içselleştirmiş olduğunu belirtmek başkalarının dünyalarını kendinle bağdaştımış olduğunu söylemek isterim. Bu bardağa bakışınla alakalıdır. Boş mu? Dolu mu? Sen onlar mısın? yoksa kendin mi?

Olay farkında olmaktan geçiyor. Farkına varmadığın müddetçe kendini veya yaşanmışlıkları tedavi etmek mümkün değildir. Nasıl bir geçmişten geliyorsak gelelim gelişimin senin elinde olan bir olgu olduğunu, farkındalığını arttırdığında ve olabildiğince geniş bir çerçeveden baktığında ki yaşanmışları algılayışının eskisinden daha değişik olacağını görmeni isterim.

Bu örneklemelerden sonra duygusal yaraları iyileştirmek için, geçmişinden birçok duruma, olaya, yere ve insanlara takılı olduğumuzu fark ettiğini umarım. Şimdi bu takıntıları günümüze taşımayı bırakma zamanı.

Konu üzerinde çalışmak uzun ve zorlu bir süreç, bazı durumların farkında isen seninle bir mini çalışma yapabilir ilk atımı atabiliriz. 

Yorumlar